Hoş Geldiniz Mesajı Gibi Bir Metin Ekliyorum Şu An;

Hoş geldiniz! Kahve içiniz!

Saygılar...

27 Haziran 2012 Çarşamba

Kaldı Mı Artık Sizin Gibi Beyefendiler Azizim!


Feneryolu - Bahariye arası, yine bir taksi dolmuş seferi...

Benimle beraber dolmuşa takım elbiseli bir amca bindi, başında da fötr şapka. Ben arkaya geçtim, amca bi' öne, şoför arkasına, başka bir amcanın yanına. Şapkalı amca, dolmuştaki varlığı ikimizinkinden daha eskilere dayanan amcaya bi' şeyler sordu; emin olmamakla  beraber, bir yer tarifiydi sanırım sorduğu. Dolmuştaki amca uzun uzun anlattı. Şapkalı amca Kadıköy'ün yabancısıydı herhalde ki, tarifi anlamakta zorlandı. Dolmuştaki amca sıkılmadan, başından atmaya çalışmadan, "yolun sonunda başka birilerine sorarsanız..." demeden, anlattı. Şapkalı amca Boğa heykeline gelmeden indi. İnince dolmuştaki amcaya şapkasını çıkartıp selam verdi, "sevgiler ve saygılar sizinle olsun" dedi.

"Sevgiler" ve "Saygılar"?
Resmi yazışmalarımda kullanırım, Saygılar! Yine resmi, ama azıcık sıcak iletişimi kokladıysam, Sevgiler! Dünyamıza hoş geldin şapkalı amca!

Dolmuştaki amca da elini göğsünün (kalbinin demek daha mı doğru) üzerine koyup hafifçe başını eğdi..

Vapurda, sokakta, dolmuşta(!), orada burada pek çok yerde, birbirlerini tanımayan ama birbirlerine geçerken veya otururken selam veren yaşı geçkinleri hep görürdüm (Özellikle amcalar! Kadınlarda değişen bi' şey yok; süzen bakışlar işte). Daha önce pek umursamadım ama bugün tuhaf geldi.
Tanımadığımız insanların yüzüne mi bakarız! Bakmayınca daha havalı oluyor!

Bir de geçenlerde "Dedemin İnsanları"nı izlemiştim; Mehmet bey dükkanı bi' süreliğine boş bırakacağı sırada torununa şöyle diyor, "Kilitlenir mi hiç! Komşular güvenmiyoruz sanır sonra" ya da bu manaya gelen bi' şey işte.
Dükkanın kapısını kilitlemeden çıkan adamı mapusa atarlar.. Ağır tahrikten!

Dedimya, tuhaf geliyor..
Kuşak farkıyla açıklamaya kalkan, lütfen sussun! Herkesin milyon kere söylediği şeyi, şahane fikir gibi söylemenin bi' anlamı yok yani.

O, bu değilde, tek bildiğim, bi' daha başka amcayla selamlaşan amca gördüm mü, tutacağım kolundan "beni de aranıza alın, n'olur amca!" diyeceğim. Ya da iki amca arasına nifak tohumları serpeceğim.. Yolu yok!

21 Haziran 2012 Perşembe

İstenmemesi Gerekenler!

Şahane mevzu çıkardım!

İnsanların, istedikleri, ama aslında istemeseler haklarında ne de hayırlı olacak şeyler!

1. Tekrar çocuk olmak.
Mantık hatası! Ben durup durup deniz kızı olmak istediğimden bahsediyor muyum? Üstelik bir balık kadını olarak, yatkınlığım var. Talebim, hoşgörülebilir. Oysa sen dostum, sen, 30 yaşına gelmişsin, hu-ha dev adam olmadığına kimseyi inandıramazsın! Hangi okul sırasına sığdıralım seni! Hangi mahalle maçında kaleye geçebilirsin! Evcilik oynarken baba olmaya niyetlensen, gerçekçi bir performans olur... Fuzuli isteklerinle evreni oyalama! Git, geleceğe dönüş izle. Zaman makinesine kafa yor.. Bilim insanı olursun hiç yoktan. Ya da delirirsin belki, ne bileyim..

2. Güney ütopyası.
Muhakkak.. Hepimiz günü gelecek, güneyde, verimli topraklarda arsa sahibi olacağız. Villa falan yaparız. Zeytin ağaçları da iş görmez, yer işgal eder. Sonra alışveriş merkezleri olur, sonra yüksek yüksek binalar.. Nüfus artınca tabii.. Yaa çok doğa heveslisisin madem, git köyüne! Her birimizin bir köyü var değil mi? İstanbul hanfendüsü olsaydık, Tarabyada yalımız olurdu! Ayrıca, egolarından bu denli bi' haber olman da ilginç! Osho mu sandın kendini! Yapamazsın.. Şirket yönetecek, ne kadar başarılı olduğunu cemi cümleye ispat edeceksin! Tarımda kariyer elde etmek istiyorsan, önce şu fesleğeni bi' sula!

3. Yalnız takılmak.
Olur.. Uzun süreli ilişki nihayetinde sona ermiştir, kafa dinlemek, tek kişilik düşünmek... ve türevi şeyler istenilebilir; ömrü kısa olur! Yalnızlık Allah'a mahsus sözünde bahsedilen yalnızlığı istediğinin farkında mısın? Akıl sağlığın yerinde mi? Bütün çiftler arası organizasyonlardan dışlanacağını hiç düşünmedin mi? Ya da dur! Asıl sorum yine bir kişilik sorunuyla alakalı olacak; Barney mi sandın kendini? İzliyorsun öyle Amerikan Amerikan dizileri, sonra yalnız olayım da özgür olayım da şahtım şahbaz olayım da... Bütün kızlar benim! NAAAHH senin! Belli ki sende toyluk var.. Ara şu eski sevgiliyi, bi' daha da öyle onun bunun gazına gelme! Kutsal müessese yolunda rap rap yürü! (Yine gaza gelme! Keramet yok, kefaret var!)


Üç madde yeterli şimdilik. Bunlar üzerine düşünün, kafa yorun, aydınlanın.. Daha sonra yeni "istenmemesi gerekenler" maddeleriyle karşınızda olacağım.
Selametle..

13 Haziran 2012 Çarşamba

Diş Hekimime Sesleniş..

Bu sabah uyandığımda, yüzümün yarısı sanki içerisinde henüz olgunlaşmamış bir erik saklıyor gibiydi.. Hala da  aynı eriği saklıyor. Temennim, eriğin olgunlaşmaması, eriği yeyip, çekirdeğini de tükürmemdir, mümkünse yarına kadar!

İnsanın kendine ettiğini yedi cihan toplansa edemezmiş! Doğru! Yedi cihan toplanıp dişime apse nasıl yaptırsın.. Bunu ben yaptırırım.. İtinayla, ihmalkarlıkla!

Aslında dişimin durumu, son bir haftanın (geçtiğimiz çarşambadan bu yana) yüzüme yansıması gibi oldu. Yani ağızda yayılan bakteriler, sağlığını kaybeden diş falan... hiç alakası yok! Tamamen psikolojiyle ilişikli. Zaten bu yüzyılda insanlık olarak yaşadığımız her ne halt varsa, psikolojiyle ilişikli! Öyle valla.. Gidin, tıp hekimlerine sorun; Benim söylediklerimin aynılarını söylerler ve eklerler "..... hanımın söylediği gibi."!

"Sadede gel de son bir haftada ne olduğundan bahset" dediğinizi inanır mısınız hiç duymuyorum.. Mühim değil, alıngan kimse değilim(öyleyim!)..

Tartışmalı, bağırmalı, cinnet haline yakın başladım çarşamba günüyle. Çok sinirlendim, çünkü bazı insanlara Harry Potter sihiri yapmak lazım; bilmem ne kadavraaa ya da kadabraaa ya da her neyse.. Bir varmışlar, bir de bakmışsın, aa, yokmuşlar gibi! Varlar.. Ki, bir kaç gün sonra tekrar karşıma çıktılar. Öyle değildi, ben karşılarına çıktım. Çıktım ama neden çıktım! O gün her ne kadar sert bir tartışma olmuş olsa da, meseleyi çözüme ulaştırdık sandım. Ulaştırmamışız meğerse.. Keşke bundan benim de haberim olsaydı da, daha sert bir tartışma yaşamak zorunda kalmasaydım. Kısmet işte..
Neden tartıştım? Emeğime yazık edildi çünkü!

Önemli değil, olur böyle şeyler..

Zaten sonrasında güzel şeyler oldu.. Güzel şeyler olunca insan kötü şeyleri kolay unutuyor. İnsana dair sevdiğim bir özellik..

Güzel şeylerle ilgili ayrıntı vermem, batılımdır bir nevi..

Sonucunda bir tarafı çökük, diğer tarafı şişik yüzümle aynaya baktığımda geçen hafta gözümün önünde beliriyor. Bir de dişçi koltuğu tabii..

En iyisi biraz kestireyim.. Baş ağrısı gibi, uyanınca geçer mi belki?